YALVAÇ'IN OTOGARLARI I
Otobüslerin seferlere başlaması ile otogar kültürü de oluşmaya başlamıştır. Isparta ve Akşehir seferleri yanı sıra haftada bir İstanbul, Ankara seferleri yapılmaya başlamıştır. Başka illere gitmek için ise Akşehir en başta gelen ortak noktaydı. Isparta ve Akşehir Yalvacın olmazsa olmazıdır. İlk zamanlardan günümüze kadar her daim buralara seferler düzenlenmiş ve düzenlenmektedir.
KUBAT YOKUŞU-LİSEDEN KAŞMAHALLEYE GİDEN YOLDA
Atatürk Lisesine çıkan yokuşta bulunan KUBATLARIN evi olduğu için buraya KUBAT YOKUŞU denmiştir. Yalvaçtan ilk seferler Kubat yokuşundan başlamıştır. Düzenli Otobüs yolculuğu 1950 lerin ortasında başlamış olup kamyondan bozma otobüslerle taşımacılık yapılıyordu. Yalvaçlılar çoğunlukla tüm işleri için şehre giderdi. Yani Akşehir’e giderler ve Akşehir değil şehere gidiyorum derlerdi. Otobüs seferleri başlayana kadar Hisarardı dağ yolundan (Akşehir beli) Akşehir’e yaya ve yük taşıması için hayvanlarla yapılırdı. Genel olarak Akşehir’den yük taşındığı için hayvanlar Akşehir’e boş gider ve yüklerle geri dönerlerdi.. Askerlik çağı gelenler askerlik şubesinden silüslerini (yazılarını) aldıklarında çarşıda toparlanıp bir askerle beraber Akşehir belinden Akşehir’e gider ve oradan trenle nerede askerlik yapacaksa oraya giderdi. Yalvaçta otogar kültürü ilk olarak kubat yokuşundaki yazıhaneden başlamıştır. Bir yolcu gidecekse hısım akraba uğurlamaya gelir otogar ana baba günü gibi olurdu. Öyle bir vedalaşma yaşanırdı ki sanki bir daha hiç görüşemeyecek zannederdin. Sarılır kuçaklaşır diğerlerine sarıldıktan sonra tekrar sarılır bu defalarca yapılırdı. Vedalaşmaların uzun sürdüğünü bildikleri için otobüs şoförleri saati gelmeden en az onbeş dakika önce aracı çalıştırıp anons yapılır otobüs kahyalarının(ayakçılar) hadi kalkıyor bağrışmaları başlar herkes yerini alsın denmesine rağmen vedalaşmalar otobüsün hareket saatinin geçmesine sebep olurdu.
HANDAKİ YAZIHANELER-RAMPALI ÇARŞININ OLDUĞU ALAN
1960 ların ortasına doğru yazıhaneler Han olarak adlandırılan günümüzde Rampalı çarşının olduğu yere taşınmış ve otogar olarak hizmet vermeye başlamıştır. Buradan seferler önceki yıllara göre daha artmış ve hac yolculukları buradan yapılmıştı. Yemek için otobüsler lokantalarda mola verse dahi çok kişi yemek yemez, evde hazırlanan yolluklarla karınlarını doyururdu. Bohçalara yumurta ekmek peynir, yoğurt konur ve yemek zamanı gelince otobüslerin içi sanki piknik alanına dönerdi. Otobüslerde sigara serbest olduğundan otobüsün içi tilki çıkaracak denilen bir ortam olurdu. Ömründe sigara içmemiş olanlar dahi duman altı olur pasif içici olarak zehirlenirdi. Sular ise defalarca kullanılan şişelere Yalvaç suyu doldurulup su içmek isteyenlere verilir. Boşalan şişeler tekrar toparlanıp doldurularak kullanılırdı. Otobüs muavinleri Yalvaca geldiklerinde otobüslerin yıkanması için bırakılan tenha alanda boşalan kullanılmış şişeler hortumla yıkayıp Yalvaç suyu ile doldurulup basit kapaklarla kapatılarak kasalarla otobüsün bagajına konurdu. O tarihlerde Yalvacın suyu gerçek anlamda içilebilecek şekildeydi. Belki de tadına alıştığımız için Yalvaç suyunu arardık.
ÇINARALTI YAZIHANELERİ
Han yazıhaneleri Çınaraltı’na taşındı. Ancak Çınaraltı’nın kalabalık olması ve yolculuk yapacak olanların burada rahat hareket edemedikleri için birkaç yıl içerisinde buradan ayrıldı. Çünkü Pazartesi günleri Devlethan camisinin kıble yönündeki şimdi Demokrasi meydanı adı verilen alanda Buğday (zere-zahire) pazarı bulunmaktaydı. Merkez bir nokta olduğu için ise otobüslerin özellikle pazartesi günleri hareketleri kısıtlanmaktaydı. Diğer günler ise değişik nedenlerle Çınaraltı kalabalık olunca hareket edecek otobüs ve dışarıdan gelen otobüsler yazıhaneye yaklaşmakta zorluk çekmektedir. Klima olmadığı için sıcaktan korunmak için araç tavanındaki havalandırmalar açılır hareket halindeki otobüsün hızından dolayı havalandırmalardan içeriye serin hava gelirdi. Kış günleri ise kalorifer olmadığı için egzozun yönü araç içerisinden geçen borulara verilir motordan çıkan sıcak hava araç içinden geçen boruları ısıtır bu şekilde ısınmaya çalışırdı. Kış günleri soğuktan korunmanın imkanı yoktu. Yolculuğa çıkacak kişi çok sıkı giyinmek zorundaydı. O günkü otobüslerle yolculuk yapmayanlar bu günkü klima ve kaloriferlerin değerini bilemezler.
|